- Abandonded matter: Terk edilmiş mülkiyet 'Çeşitli sebeplerle başka bir ülkeye yerleşmiş olan göçmenlerin geride bıraktıkları mülkleri ve bu mülklere ilişkin uluslararası hukuk hükmü
-ABC weapons : ABC silahları (Atomic, Biological, Chemical Weapons)
-Abdicate : Yöneticilikten, sahip olduğu makamdan, hükümdarlıktan çekilme
-Abnegate : Ülkeden ayrılmak
-Abolish : Yürürlükten kaldırmak, fesh etmek *
-Abolition of privileges : Ayrıcalıkları iptal etme, imtiyazlara son verme *
-Abrogative Article : Yürürlükten kaldırmayı gerektiren madde
- Absence Of Majority : Çoğunluğun sağlanamamış olması *
- Absolute Majority : Salt çoğunluk *
- Absolute Minority : Mutlak azınlık *
- Abstain : Çekimser kalmak *
- Abstract : Özet
- Abuse of right : Hak ihlali *
- Abundance : Bollu, refah içinde yaşamak
- Abuse : Kötüye kullanmak, ihlal etmek *
- Acceptance : Memnuniyetle kabul etme, onaylama *
- Accessible : Elde edilebilir, ulaşılabilir
- Accession : a) Bir başkanın göreve gelmesi
b) Bir partiye üye olma
-Accession criteria : Katılım kriterleri *
-Accession partnership : Katılım ortaklığı *
-Acclamation: Oy birliği ile seçim
-Accomodate : Uygun hale getirmek
-Accomplish : Tamamlamak, başarmak
-Accord : Anlaşma, uzlaşma (yalnız bu treatyden daha düşük geçerliliği olan anlamında) *
-Accredition : Elçi gönderme ya da atama *
-Accuracy : Doğruluk, kesinlik
-Accusation : Suçlama
-Acquire : Ele geçirmek, kazanmak *
-Acquired Nationality : Kazanılmış vatandaşlık (doğum ve kan gibi unsurlara bağlı olmama) *
-Act : Senet (Devletlerarası ilişkilerde imzalanan bir antlaşma hükmü , karar) *
-Assembly : Meclis
-Additional Articles : Ek, tamamlayıcı maddeler *
Additional Ballot: Ek oylama
Additional İtems : İlave konular
Additional Protocol : Ek protokol
Address a speech : Konuşma yapmak, beyanat vermek
Adequacy : Uygunluk, yeterlilik
Adhere : Girmek, katılmak, üyesi olmak
Adherence : Katılma, girme, üyesi olma
Adhesion act : Katılım anlaşması
Adjourn a sitting : Oturumu ertelemek
Adjustment of borders : Sınırların ayarlanması
Administering power : Yönetim yetkilerine sahip olmaktan kaynaklanan yaptırım gücü
Administrative Arrangement :İdari düzenleme
Admit : Üstlenmek, kabul etmek / Bir kuruluşa ya da örgüte üye olmak
Adopted decisions: Üzerinde anlaşmaya varılmış karar
Adverse interests : Çatışan çıkarlar
Adversely effect: Ters etki
Advisory commissions: Danışma komisyonları
Advisory jurisdiction : Tavsiye kararı (Genel anlamda uluslararası bir mahkemenin ya da BM Güvenlik Konseyi gibi yasal kurumların verdiği bağlayıcı olmayan ama ilgili sorun konusunda yol gösterici hükümler içeren karar)
Advocate: Bir fikrin tarafını tutan, savunmasını yapan
Aegean dispute : Ege Sorunu
Affected regions: -den etkilenmiş bölgeler
Affiliation : Ortaklık, üyelik
Affirmative Reply : Olumlu cevap, onaylayıcı yanıt
Afrasia : Afrasya ( Kuzey afrika ile Güneybatı Asya Bölgesine verilen isim)
African Union : 2002 Temmuzunda kurulan ve 53 Afrika bölgesini biraraya getiren bölgesel örgüt Afrika Birliği
Advisory Group For Aerospace Research and Development : Havacılık- Uzay Araştırma ve Geliştirme Danışma Grubu
Agenda : Gündem
Agenda setting : Gündem belirleme
Aggression : Saldırma, taarruz
Aggreation : Gönderilen elçiyi kabul etme
Aggravated Circumstances : Ağır koşullar
Agree upon: Uzlaşmak, fikir birliğine varmak
Agree with : Uymak, -ile mutabakat sağlamak
Agreement : Anlaşma (diğer anlaşma türleri olan uzlaşmadan (accord) biraz daha bağlayıcı, antlaşmadan (treaty) ise biraz daha gevşektir.
Agreement in principle : Prensipte anlaşma
Aggressive Practices : Saldırgan politikalar
Agricultural Policy : Tarım politikası
Aim : Hedef,amaç
Aleatory : Koşullu, şarta bağlı
Alert : Alarm, uyarı
Alien : Yabancı, vatandaş olmayan
Alienation : Yabancılaşma
Alignment : Siyasal bir örgüt ya da kuruma üye olma
Alike : Benzer, eşit, farksız
Allegation :İddialar, suçlamalar
Allegiance : Bir fikre ya da ideolojiye bağlılık
Alliance : İttifak
Allocate : Yeni proje ve politikalar için para ayırmak
Allotment of Budget : Bütçe ayarlaması yapmak
Allowance : Ödenek
-Al Qaeda : El Kaide Örgütü
-Alter : Değiştirmek
-Alternation : Değişme, birbirinin yerine geçme
-Ambassador : Büyükelçi, sefir
-Ambiquity : Kavram karmaşası, yanlış anlaşılmlara yol açacak türden davranış
-Ambiralance : Bocalama, tereddüt
-Ameliorate : İyileştirmek, geliştirmek
-Amend : Düzeltmek, farklı bir politika benimseyerek uyguladığı siyasete çeki düzen vermek
- Amendment of the constitution : Anayasa değişikliği
- Amiability : Diplomatların akredite oldukları ülkelerde, ülke, hükümet ve de resmi görevlileri ile kişisel ilişkileri geliştirmesi
-Amendment of treaties : Anlaşmaları değiştirme
-Amicable : Barışçıl bir şekilde, iyi niyetli olarak
-Aminesia : Toplumsal hafıza kaybı
-Amnesty : Genel Af kanunu
-Analysis : Tahlil etme, analiz etme
-Analytical Report : Analiz Raporu
-Ancillary information : İlave bilgi
-Ancient Regime : Eski Rejim
-Annotated Agenda : Ayrıntılı Gündem
-Announce : İlane tmek, kamuoyuna duyurmak
-Annuity : Yıllık ödenek
- Anomic Group : Herhangi Bir ön çalışma ve örgütlenme söz konusu olmaksızın oluşan grup
-Antagonist : Muhalif
-Anthem : Ulusal Marş
-Anteriority : Öncelik ,kıdem
-Anti İmperialism : Anti Emperyalizm
-Anti Seminizm : Yahudi Düşmanlığı
-Anticipate : Sezmek, tahmin etmek
-Apart from : Bundan başka, ayrıca
-Appear before the court : Mahkemeye çıkmak
-Applicant country : Aday Ülke
-Apply for : Müracaat etmek, başvurmak
-Aplly for membership : Üyelik başvurusu yapmak
-Appoint : Atamak, tayin etmek
-Appointment : Tayin, atama, randevu
-Appreciate : Takdir etmek, beğenmek
-Approach : Yaklaşmak, başvurmak
-Appropriate : Uygun, yerinde
-Approval : Onaylama, tasdik
- Approximation of laws : Avrupa Birliği sürecinde üye ülkelerin yasalarının topluluk müktesebatına uyumlu hale getirilmesi
-Arbitrage : Uluslararası döviz piyasalarındaki kur farklarından yararlanarak, dövizi ucuz olduğu piyasadan alıp pahalı olduğu piyasada satmak
-Arbitral Award : Tahkim kararı
-Arbitrary Arrest : Yasal dayanağı bulunmayan ve herhangi bir hukuki dayanağı bulunmayan gözaltı
- Arbitrary regime : Hukuk kurallarından ziyade yöneticilerin kişisel ihtiraslarının hakim olduğu siyasal rejim
- Arbitration : Tahkim, hakemlik (Uluslararası uyuşmazlıkların barışçı ve hukuka uygun bir biçimde çözümüne yönelik yöntemlerden birisi ki 1907 La Haye Sözleşmesi ile yasalaştırılmıştır.
- Area (region) : Bölge, alan
- Area of seperation : Tecrit alanı (Çatışmaya taraf olan 2 devlet ya da örgütün askeri güç yerleştirmeme konusunda anlaşmaya vardıkları hatlar
- Argue : İtiraz etmek, sebep ve delil göstermek
-Argument : Tartışma, müzakere
-Armament Expenses : Silahlanma harcamaları
-Armed Conflict : Silahlı çatışma
-Armed Offshoot : Bir grup ya da örgütün silahlı kanadı
-Armed Rebellion : Silahlı ayaklanma
-Arming : Silahlanma
-Armistice : Mütareke
- Arms race : Silahlanma yarışı
- Arms Sales : Silah satışları
- Arms transfer : Silah transferi
- Arrange (organize) : Takip etmek, düzenlemek
- Arrest of foreign vessels : Yabancı gemi alıkoyma
- Arsenal : Tersane, cephanelik
- Arson attack : Kundaklama saldırısı
- Articles of agreement : Anlaşma maddeleri
- As approved : Onaylandığı gibi
- Ashore : Kıyı, sahil, kıyıya asker çıkarma
- Asian Crisis : Asya Krizi (1997 senesinde Taylandda başlamıştır)
- Asile Right : İltica hakkı
- Ask for the floor : Söz hakkı talep etmek
- Assasination : Suikast
- Assembly General : Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
- Assent : Onaylama, tasdik etme
- Assent procedure : Onama prosedürü
- Assertion : İddia, sav
- Assess : Değerlendirmek, yorum yapmak
- Assign : Atamak, göreve getirmek
- Association : Ortaklık
- Association Agreements : Ortaklık Anlaşmaları
- Assume : Sormak, farz etmek
- Asylum Seeker : Sığınma hakkı arayan kişi
- At the country level : Ülke düzeyinde
- Attack : Saldırı
- Attain : Elde etmek, maksadına kavuşmak
- Attempt : Teşebbüs etmek
- Attention : Bir şeye dikkat çekmek
- Attribution : Mal etme
- Authentic Copy : asıl nüsha, resmi kopya
- Autonomy : Özerklik
- Available : Mevcut, hazır, kullanılabilir bir de olasıııı:))))))))))
- Average : Ortalama
- Avoid : Kaçınmak, sakınmak
- Aware of : Olayın farkında olmak
- Awekening of peoples : Halkların uyanışı
- Baath Party : Baas Partisi (Orta Doğu siyasetinde büyük etkisi olan Arap Miliyetçisi sosyalist part)
-Back the motion : Önergeyi desteklemek
-Background : Arka plan, geçmiş
-Background of the candidate: Adayın özgeçmişi
-Backwash : Bir olay bittikten sonra da devam eden etkisi ve buna yönelik tepkiler
-Bad paper : Sahte para (Bu kelime çok önemli:))
-Baghdad Pact : Bağdat Paktı
-Baku-Ceyhan Pipe Line : Bakü Ceyhan Boru Hattı
-Balance of payments : Ödemeler dengesi
-Balance of power : Güç dengesi
-Balance of trade: Dış Ticaret Dengesi
-Balanced Manner : Dengeli bir tarzda davranma
-Balanced element (force) : Dengeleyici unsur
-Balkan Entente : Balkan Antantı (sene 1934::)))
-Ballot : Oy
-Bargain : Pazarlık yapmak, siyasi pazarlığa girişmek
-Battle : Savaş, muharebe
-Beg for : İstemek, dilemek
-Behaviour : Tavır, tutum
Benefit : Yarar, fayda, menfaat
Benelüx : Benelüx ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) :))) Khannnn:)))
Berlin Wall: 1961 yılında Batı Berlin ile Doğu Berlini birbirinden ayırmak için inşa edilen ve 1989 yılında Doğu Blokunun çekilmesine kadar Soğku Savaşın açık sembolü olan duvar
Beyond controversy : Tartışmasız
Beyond the shadow of doubt : Hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın
Biannual : Yılda 2 defa
Bilateral Agreement : İkili anlaşma
Bilateral relations : İkili ilişkiler
Bill: Kanun tasarısı, yasa önergesi
Bill an budget allocations : Bütçe kanunu
Binding and valid : Bağlayan ve geçerli
Biological warfare : Biyolojik savaş
Black Market : Karaborsa
Blackmail : Şantaj yapmak
Brain Drain : Beyin göçü
Brain washing : Beyin yıkama
Breakdown of negotiations : Görüşmelerin kesilmesi
Bring about: Meydana gelmek, sebep olmak (başımızın derdi phrasaller:)))
Bring to conclusion : Sonuçlandırmak
Budget : Bütçe
Budget Appropriations : Bütçe ödenekleri
Build up opposition block : Muhalif bir cephe oluşturma
Building decisions : Yapıcı kararlar
By election : Ara seçim (anayasada ne çektim bundaan:))
By turns : Nöbetleşe
By virtue : Gereğince, hükmünce
Cabinet : Bakanlar Kurulu, hükümet
-Cabinet Crisis : Hükümet Krizi
-Call upon : İstemek, rica etmek
-Campaign : Sefer, harekat, askeri operasyon
-Camps of refugees : Mülteci Kampları
-Cancel : İptal etmek, ertelemek
-Candidacy : Adaylık
-Candidate : Aday
-Capability :Güç, kudret
-Capital Sentence : İdam cezası
-Capitulate: Teslim olmak, taviz vermek
-Carnage : Katliam
-Carry onto international platform : Uluslararası platforma taşımak
-Case parties : Siyasal bir anlaşmazlıkta rakip olan taraflar
-Cash resources : Maddi kaynaklar
-Casualty : Zaiyat, şehit, ölü
-Cease fire agreement : Ateşkes Antlaşması
-Census : Nüfus sayımı
-Central Authority : Merkezi otorite
-Chair : Başkanlık makamı
-Challenge : Meydan okumak
-Chamber: Daire, oda, resmi konut
-Change of government : Hükümet değişimi
-Charitable institution: Hayır kurumu
-Cheat : Dolandırmak
-Checks and balances (seperation of powers) : Kuvvetler ayrılığı
-Chiefly : Belli başlı, başlıca
-Circular : Genelge, yönerge
-Circuit : Tur, sefer, görev gezisi
-Citizen : Vatandaş
-Citizenship : Vatandaşlık
-Civil Defense : Sivil savunma
-Civil Law: Medeni Kanun
-Civil Servant : Memur
-Civil service : Kamu Görevi
-Civil status: Medeni durum
-Civilization: Medeniyet, uygarlık
-Claim: İddia etmek, hak talep etmek
Classification: Sınıflandırma
-Clause : Şart, koşul, anlaşma maddesi
-Clause of adhesion: Katılım koşulu
-Clear up : Açıklamak, aydınlatmak
-Closing statement (address) : Kapanış konuşması
-Coalition government : Koalisyon hükümeti
-Code of conduct : Davranış ve protokol kuralları
-Co-education : Karma eğitim
-Coequal : Denk, rütbesi eşit
-Coersive measures : Baskı yapmaya yönelik önlemler, zorlayıcı tedbirler
-Collapse : Çökmek, yıkılmak (İkiz Kulelere yapılan saldırı sonrası BBC nin gözde kelimesi:)))
-Colleague : İş arkadaşı, siyasal olarak muadil
-Combat : Savaşmak, dövüşmek (Mortal Combattan asla unutulmazz:)))
-Combat operation : Askeri operasyon
-Combine : Birleştirmek
-Combined efforts : Ortak çabalar
-Come into force : Yürürlüğe girmek **** (sınavlarda fazlasıyla çıkan bir phrasall:))
-Come into power: İktidara gelmek
-Come out : Ortaya çıkmak, yayılmak ***(yine önemli bir phrasal)
-Come to end : Sona ulaşmak
-Commission of Human Rights: İnsan Hakları Komisyonu
Commitments of negotiations: Müzakerecinin taahhütleri
-Committee: Komite, kurul, heyet
-Common action: Ortak hareket
-Common Currency: Ortak para
-Common customs tariff: Ortak gümrük tarifesi
-Common External Trade policy: Ortak Dış Ticaret Politikası
-Common Goal : Ortak hedef
-Common Ground for Discussion : Tartışmanın ortak paydası
-Common market: Ortak pazar
-Communal Subversions : Toplum içindeki değişik gruplar arasında meydana gelen ayrılık
-Community : Topluluk
-Compare : Mukayese etmek
-Compensation: Tazminat
-Compete: Rekabet etmek
-Competence : Yetki, güç, iktidar
-Competent organes : Yetkili makamlar
-Complementary protocol: Tamamlayıcı Protokol
-Comprehensive: Geniş kapsamlı
-Compromise : Uzlaşma, fikir birliği
-Concentration Camp : Toplama kampı
-Concern (to all it may) : İlgililere
-Concession: Taviz, ödün
-Conclude : Bitirmek, sonuçlandırmak
-Concurrence : Oy birliği
-Confess: İtiraf etmek
-Confident of: -den emin, -ya güvenir
-Confidential: Gizli (Bakanlığın favori kelimesi:)))
-Confirmation: Onaylama, tasdik etme
-Confusion: Şaşırtma, yanıltma
-Conflict of interest: Çıkar çatışması
Conjuncture: Belli bir zaman dilimi içinde belli bir olayı, eylem ya da etkinliği çevreleyen şartların tümü
-Consecutive İnterpretation: Simultane Tercüme:))
-Consecutive Meetings: Art arda yapılan seri toplantılar (art arda kpss türkçe bölümünün yazım yanlışları konusunun banko örneğidir:))
-Conservative Parties: Muhafazakar partiler
-Consensus: Konsensus, fikir birliği
-Conspirancy : Komplo, gizli plan (Mel Gibson Julia Roberts Conspirancy Theory Komplo Teorisi burdan unutmayın:))
-Constituent Assembly : Kurucu Meclis
-Constitution: Anayasa
-Constructive Conversation: Yapıcı görüşmeler
-Consultant : Müsteşar, danışman
-Consultation : İstişare, müzakere
-Contemporary : Çağdaş, modern
-Contract: Sözleşme, mukavele
-Convention: Sözleşme, kural koyucu nitelikleri bulunan çok taraflı anlaşma
-Convocate a meeting: Toplantıya davet etmek
-Cooperation: İşbirliği
-Coordination: Koordinasyon
-Co-partner : İş ortağı
-Copenhagen Criteria : Kopenhag Kriterleri
-Counter attack : Karşı atak
-Council of ministers: Bakanlar Kurulu
-Counterpart : Denk, muadil
-Criteria : Kriter, ölçüt
-Custody: Koruma, himaye (Vize başvurularında sıkça karşılaşılan kelime:))
-Custom tariff: Gümrük tarifesi
-Cycle: Dönem, çağ
-Cyprus problem (dispute) : Kıbrıs Sorunu
Caspian=Hazar bolgesi,Hazar Denizi
Conundrum:Uluslararası olaylarda belirsizlik,bilmece anlamında kullanılan bir sozcuk
Ve en onemlisi:
Caspian Conundrum:Hazar Bölgesindeki Belirsizlik..
Defeat: Yenmek, galip gelmek
-Defective Ballet : Geçersiz Oylama
-Defence Policy: Savunma politikası
-Deficiency: Eksiklik, yetersizlik
-Deficit: Gelir ve giderler arasındaki olumsuz fark
-Delay : Ertelemek
-Delegate: Delege
-Demand (v): Hak iddia etmek, istemek
-Demarcation line: Sınır çizgisi
-Democrative Aspects: Demokratik göstergeler
-Deny: Reddetmek
-Department: Bölüm,servis
-Dependence: Bağımlılık
-Destruction: Yıkma, harap etme
-Determination: Belirleme, anlaşma
-Development: Kalkınma
-Development Process: Kalkınma süreci
-Developing 8. Group : D8 (gelişmekte olan 8 islam ülkesi ki bunlar Türkiye,Mısır,Endonezya,İran,Malezya,Nijerya,Bangladeş ve Pakistandır) Birgün biz de G8 olacağız inşallah:)))
-Dam : Baraj
-Damage : Zarar, hasar
-Damn : Yasadışı ilan etmek, lanetlemek (amerikan filmlerinin gözde cümlesi 'God Damn You:))))))'
-Date : Tarih, çağ
-Date of effect : Yürürlük tarihi
-Day to day pronouncemenets: Günü gününe açıklama
-Deal : Anlaşma, sözleşme
-Deal with: İlgilenmek, alakadar olmak, ele almak
-Debate (v): Tartışmak, müzakere etmek
-Decade: 10 yıl
-Deceive: Aldatmak, kandırmak
-Decisive: Kararlı , azimli (yani hepimiz:)))
-Decisively: Kesinlikle, muhakkak
-Declaration: Bildirge
-Declaration of Human Rights: İnsan Hakları Bildirgesi (gene güzel bir kelimeyle bitirelim istedim
Diary: Gündem, ajanda
-Dichotomy: İhtilaf, fikir anlaşmazlığı, bölünme (işteee çınlar kulaklarr affirmed senin bana izahına göre iyi ile kötü, doğru ile yanlış, güzel ve çirkin arasındaki birbirini çeken zıtlık:)))
-Differ: Farklılaşmak, benzememek
-Difficulties: Zorluklar, güçlükler
-Dilemna: İkilem, çıkmaz
-Dinner Dress: Smokin:)))
-Diplomacy: Diplomasi
-Diplomatic Bargaining: Diplomatik pazarlık
-Diplomatic İmmunities: Diplomatik dokunulmazlıklar
-Diplomatic and supplementary previleges: Diplomatik ayrıcalıklar ve imtiyazlar
-Direct Democracy: Doğrudan Demokrasi
-Directive: Yönerge, talimat
-Directorate General: Genel Müdürlük
-Disaccord: Uyuşmazlık, anlaşmazlık (Disagreement ile aynı!!!)
-Disangagement: Bağlarını koparma, savaşa son vermek
-Disannual: Geçersiz kılmak, iptal etmek
-Disapproval: Onaylamama, reddetme
-Disarmament: Silahsızlanma
-Discharge: Sorumluluktan kurtulma, görevine son verme
-Disclaim: Hakkından vazgeçmek, reddetmek
-Discrepency: Tutarsızlık, çelişki
-Discrimination : Ayrımcılık (ki bu kelime Türkiye'de en çok sexual bağlamında kullanılıyor:)))
-Discussion(debate): Tartışma
-Disfranchise: Vatandaşlık hakkından mahrum etmek
-Disintegration of the Soviet Union: Sovyetler Birliği'nin parçalanması
-Dislocation: Ayrılma, bölünme
-Dismissal: Kovma, uzaklaştırma
-Disobey: İtaat etmemek, başkaldırmak
-Display: Açıklamak, açığa vurmak
Veeeee disposal: Düzenleme, tertipleme, imha
Dissent: Muhalefet etmek, karşı fikirde olmak
-Dissenter opinion: Muhalif görüş
-District: Bölge, sınır
-Disturbance: Toplumda karışıklık, kargaşa
-Diversity of views: Görüşlerin çeşitliliği, farklılığı
-Divide and rule (policy): BÖL VE YÖNET :)))) politikası
-Docket (agenda): Meclis ya da kurulun bir günde yapacağı işleri gösteren liste
-Document: Belge, liste
-Domination: Egemenlik, hakimiyet
-Dodecanes: 12 adalar
-Draft: Yasa tasarısı
-Draw attention: bir şeye dikkati çekmek
-Due process of law: Kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin yasal anlamda suçlu olup olamdığını belirleme süreci
-During the considered period : Belirlenmiş süre zarfında
-Duty free: Gümrükten muafiyet
-Early election: erken seçim
-Eastern question: Şark meselesi (doğu sorunu)
-Economic Crisis: ekonomik kriz
-Economic Development: Ekonomik gelişme
-Economic Growth: Ekonomik gelişme
-Economic Sanctions: Ekonomik yaptırımlar (vakti zamanında İtalyan ürünlerine koyduğumuz ambargo en güzel örnek:))
-Effective: Geçerli, yürürlükte
-Election: Seçim
-Electoral quotient: Salt çoğunluk
-Electrorate: Seçmen
-Embassy: Elçilik
-Elimination: Eleme, bertaraf etme
-Emigrant: Göçmen
-Emeute: İsyan, ayaklanam
-Emigration: Göç etme
-Emphasize: Vurgulamak, önemle belirtmek (paragraf sorularının baş kelimesi
• -Encaenia: Anma töreni
• -Encircle: Kuşatmak, çevrelemek
• -End justifies means: Hedefe giden her yol mübahtır (biraz makyavelist takılalım:)))
• -Endorsement: Onaylamak, uygun bulmak
• -Enemy state: Düşman ülke
• -Energy resources: Enerji kaynakları
• -Enfranchisement of woman: Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi (ATAMIN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ!!!)
• -Engaged efforts: -ye yönelik gayretler
• -Enlargement: AB genişlemesi
• -Enosis: Malum enosis malum Yunanlı komşular:))
• -Enounce: Resmen ilan etmek, bildirmek
• -Ensign: Bayrak
• -Entry into force: Yürürlüğe girmek (come into effect ile aynı:)))
• -Equal basis: Eşit temelde, eşit temel üzerinde
• -Equilibrium: Eşitlik, denklik, adalet
• -Equipment: Teçhizat, donanım
• -Era: Dönem, çağ, devir
• -Establisment of their own independent state: Kendi bağımsız devletini kurma
• -European Commission of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Komisyonu
• -European Court of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
• -European Union: Avrupa Birliği
• -European Union Law: Avrupa Birliği Hukuku
• -Except as otherwise provided: Aksi öngörülmediği takdirde
• -Excessively: Aşırı şekilde, abartarak
• -Exhaust internal authoroties: İç hukuk yollarının tüketilmesi
• -Expansion strategy: Genişleme stratejisi
• -Expectation: Beklenti, ümit
• -Expiration: Bitme, sona erme
• -Exploitation of man by man: İnsanın başka bir insan tarafından sömürülmesi
• -Explore appropriate guarentees: Yeterli güvenceyi almak
• -Explosion: Patlama, infilak
• -Explosive devices: Patlayıcı maddeler
• -Explosive problems of world poverty: Dünyada her geçen gün büyüyen fakirlik problemi
• -Export: İhracat
• -Express concern: Kaygılarını ifade etmek
• -Expropriation: Kamulaştırma,müs
• -Expulsion: Koruma, uzaklaştırma
• -Ex-Soviet Republics: Eski Sovyet Cumhuriyetleri
• -Extend an invitation: Davet etmek
• -Extended consultations: Uzun zamana yayılmış görüşmeler
• -Extension of delay: Tanınmış olan müddetin bitimini biraz daha erteleme
• -Exterminate: Yok etmek, kökünü kazımak (bir nevi soykırım!)
• -External customs tariff: Dış gümrük tarifesi
• -External İnfluence: Dış etki
• -External Relations: Dış ilişkiler
• -Extremily: Uç noktada, aşırı
• -Face to face meeting: Yüz yüze görüşme
• -Faciliate: Kolaylaştırmak, çabuklaştırmak
• -Facts speak for themselves: Gerçek kendini gösteriyorr:)) Her Zamannn:)))
• -Failure: Başarısızlık
• -Fair: Adil, yasalara uygun
• -Faith: Güven, inanma
• -False money: Sahte para
• -Famine: Kıtlık, ideoloji
• -Fatherland: Anavatan
• -Favourable Conditions: Uygun koşullar
• -Feasible: Akla yatkın, uygun
• -Federal State: Federal devlet
• -Fees : Harçlar, vergiler
• -Fellow traveler: Üyesi olmadığı halde bir partinin ideolojisini benimseyen ve destekleyen kimse
• -Fight against terrorism: Terörle mücadele
• -Figures(data): Rakamsal veriler
• -Fill the seat : Koltuğu doldurmak (Türkiye’de bir nevi milli mücadele:)))
• -Final agenda: Nihai gündem
• -Final clauses: Son hükümler
• -Financial crisis: Mali kriz
• -Financial implications: Mali etkiler, mali yansımalar
• -Financial support: Finansal destek
• -Findings: Bulgular, hükümler
• -First and foremost: İlk önce, her şeyden önce
• -First priority: İlk öncelik
• -Fixed exchange rates: Sabit kurlar
• -Flag: Bayrak
• -Floathing rates: Dalgalı kurlar
• -Flows of population: Nüfus patlaması
• -Focus: Odaklanmak, bir noktaya toplanmak
• -Food aid: Gıda yardımı
• -Forbidden zone: Yasak bölge
• -Forecast: Tahmin, beklenti
• -Foreign Capital: Yabancı sermaye
• -Foreign Delegations: Dış Temsilcilikler
• -Foreign İntervention: Dışarıdan müdahele
• -Form of government: Hükümet biçimi
• -Forward plannings: İleriye dönük planlar
• -Framework: Çerçeve, çalışma alanı
• -Franchise: Oy verme hakkı
• -Free market economy: Serbest pazar ekonomisi
• -Free movement of persons: Serbest dolaşım
• -Free movement of goods: Malların serbest dolaşımı
• -Free of duties: Gümrük vergisinden muaf olma
• -Free port: Serbest liman
• -Free trade: Serbest ticaret
• -Freedom of worship : İbadet özgürlüğü
• -French Revolution: Fransız Devrimi
• -Friction of views: Görüşlerin farklılığı
• -Fulfil its responsibilities
• -Full candidate: Tam üye
• -Full participation: Tam katılım
• -Functional immunities: Görev dokunulmazlığı
• -Fundamental rights of freedoms: Temel hak ve özgürlükler
• -Gap: Fikir ayrılığı, ihtilaf
• -General Amnesty: Genel af
• -General Assembly: Genel Kurul
• -General Elections: Genel Seçim
• -General trends: Genel eğilimler, toplumsal yönelim
• -Genocide: Soykırım
• -Geopolitic: Jeopolitik
• -Geopolitical Concept: Jeopolitik görüş
• -Give Account of: Açıklama yapmak, bir şeyin hesabını vermek
• -Give mandate to: Yetki vermek ve sorumluluğu devretmek
• -Gibralta: Cebelitarık Boğazı
• -Global Threat: Global tehdit
• -Globalisation: Küreselleşme
• -Goal: Hedef, amaç
• -Good: Mal, ürün
• -Good and due form: Şekil ve mevzu açısından
• -Goodwill ambassador: İyi niyet elçisi
• -Government house: Hükümet binası, başbakanlık
• -Government reshuffle: Hükümet değişikliği
• -Govern: Yönetmek, idare etmek
• -Goverment party: İktidar partisi
• -Grant in aid: Devlet yardımı
• -Greatest majority: Büyük çoğunluk
• -Gross national product: Gayri safi milli hasıla
• -Growth: Gelişme, büyüme
• -Growth rate: Gelişme oranı
• -Guidelines: Tüzük, kural
• -Gulf Crisis: Körfez krizi
• -Habitat: Beşeri yerleşim, ikametgah
• -Hague Conferences: Lahey konferansları
• -Hammer out a difficulty: Anlaşmazlığı gidermek
• -Handicap: Engel, mani
• -Harmonisation: Uyum
• -Headline: Başlık, gazete manşeti
• -Headquarter: Karargah, genel merkez( Hatırlayın X Files dan headquarter of CİA:)))
• -Head attention: Dikkat kesilmek
• -Hegemony: Bir devletin diğerleri üzerinde belirgin bir üstünlük kurması
• -Hesitate: Tereddüt etmek, şüpheye düşmek
• -Highest priority: En büyük öncelik
• -Highly indepted poor countries: Ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler
• -Highly disputed issues: Üzerinde en fazla tartışılan konular
• -Hijack: Uçak ya da başka bir taşıtı silah zoruyla kaçırmak
• -Hinterland: Bir devletin gerideki toprakları, iç bölgeleri ( bu arada coğrafyadan bir hatırlatma hinterlandı en dar olan liman Antalya:))))
• -Hit and run: Vur-kaç (savaş ya da çatışmada düşman birliklerine ani saldırıp geri çekilme (sosyal yaşamda da işe yarıyor:))))
• -Hold further talks: Yeni görüşmeler yapmak
• -Hold the conference: Konferans düzenlemek
• -Holder of diplomatic bag: Diplomatik görevi sahibi kişi (Tüm aday meslek memuru arkadaşlar için:)))
• -Holocaust: Katliam, ırk ayrımı
• -Home rule: Özerk yönetim(autonomy
• -Honor his commitment: Verdiği sözü tutmak
• -Host country: Ev sahibi ülke
• -Hostage: Rehine, tutuklu
• -Hostilities status: Savaş hali
• -Human rights: İnsan hakları
• -Human rights abuse: İnsan hakları ihlali
• -Humanitarian Aid: İnsani yardım
• -Hunger: Açlık, kıtlık
• -Hyprocrisy: İkiyüzlülük (diplomaside olduğu gibi özel hayatta da en kötü meziyettt:))))))
• -İdeal: İdeal, gaye, amaç
• -İdentity of interests: Ortak çıkarlar
• -İdle: Temelsiz, gerçeklere dayanmayan (argoda desteksiz:)))
• -İgnorant: Cahil, bilgisiz, kaba
• -İntention: Niyet
• -İMF: Uluslararası Para Fonu
• -İmmigrant: Göçmen
• -İmmixion: İçişlerine karışma
• -İmmunity: Dokunulmazlık
• -İmpartiality: Tarafsızlık
• -İmplementation: Uygulama, hayata geçirme
• -İmperative: Zorunlu, gerekli
• -İmport: İthalat
• -İmposition: Dayatma, yükümlülük
• -İmpression: İzlenim
• -İmproper use of public money: Halkın parasının uygunsuz bir şekilde kullanılması
• -İmprovement: İlerletme, geliştirme
• -İn all its parts: Tüm yönleriyle
• -İn the meantime: Bu esnada
• -İnadequacy: Yetersizlik, noksanlık
• -İnalienable rights: Devredilemez haklar
• -İnapplicable: Uygulanamaz
• -İncentive: Teşvik edici, özendirici
• -İncident: Olay, hadise
• -İnclude an item: Bir madde eklemek
• -İncome: Gelir
• -İncompatibility
• -İncompelence: Yetersizlik, ehliyetsizlik
• -İncrease: Büyütmek, çoğaltmak
• -İndigenous populations: Bir ülkenin yerli nüfusu
• -İndirect democracy: Dolaylı demokrasi
• -İndoctrination: Aşılama, beyin yıkama
• -İndustrial revolution: Sanayi Devrimi
• -İndustrializati
• -İnefficiency: Verimsizlik, yetersizlik
• -İnfiltration: Sızma, gizlice sokulma
• -İnflation: Enflasyon
• -İnflexibility: Katılık, sıkı sıkıya bağlılık, azimm:)))
• -İnformation media: İletişim araçları
• -İnfrastructure: Altyapı
• -İnherent right to life: Temel yaşama hakkı
• -İnitial round of enlargemenet: Genişlemenin ilk aşaması
• -İnitiate: Açılış yapmak, üyeliği kabul etmek
• -İnnocence: Masum, suçsuz, yasal (Enigma Return To İnnocencedan hatırlayınn:))))
• -İns: İktidardakiler, yöneticiler
• -İnsoluble: Çözümsüz sorun
• -İnpection: Teftiş, denetleme
• -İnspiration: Esin, ilham (şu günlerde daha çok çalışmamız için gereken enerjiyi veren itici güç:)))
• -İnstability: İstikrarsızlık, dengesizlik
• -İnstanteneous: Ani, ansızın
• -İnstitute effective actions: Etkili önlemler almak
• -İnstitutional arrangement: Kurumsal düzenlemeler
• -İnstitutionaliz
• -İnstruction: Emir, talimat
• -İnsure: Güvence vermek, temin etmek
• -İntelligence Service: Haber alma servisi
• -İnterdependence
• -İnterest: Çıkar, fayda
• -İnterference: Müdahele, araya girme
• -İnterim: Geçici
• -İntermediate goods: Ana mallar
• -İnternal market: İç pazar
• -İnternal regulations: İç yönetmelikler
• -İnternal waters: İç sular
• -İnternally displaced people: Ülke içi mülteci
• -İnternational convent: Uluslararası sözleşme
• -İnternational initiative: Uluslararası girişim
• -İnternational monetary fund: Uluslararası para fonu
• -İnternational recognition: Uluslararası tanınma
• -İnternational relations: Uluslararası ilişkiler
• -İnternational sanctions: Uluslararası yaptırımlar
• -İnternational strait: Uluslararası boğaz
• -İnternational trade: Uluslararası ticaret
• -İnternee: Savaş esiri
• -İnterpellation: Gensoru
• -İnterpret: Bir dilden başka dile çeviri
• -İnterpretation of treaties: Anlaşmaların yoğunlaşması
• -İnterrupted: Yarıda kesilmiş, tamamlanmamış
• -İntervention: Karışma, müdahele
• -İnterview: Röportaj
• -İntroduce draft resolution: Karar tasarısı sunma
• -İnvasion: İstila, akın, saldırı
• -İnvest: Yatırım yapmak
• -İnvited country: Ev sahibi ülke
• -İnvoke: Yürürlüğe girmek
• -İnvolvement: Karışma, müdahele
• -İron Curtain: Demir perde
• -İrrevelant: İlgisiz, alakasız
• -İrrevocable: Feshedilemez, değiştirilemez
• -İslamic movements: İslami hareket
• -İslamist currents: İslami akımlar
• -İssue: Sorun, mesele
• -İtems of the agenda: Gündem maddeleri
• -Join up: Asker olmak, orduya katılmak
• -Joint approach: Ortak yaklaşım
• -Joint declaration: Ortak bildiri
• -Joint undertaking: Ortak proje
• -Jurisdiction: Yetki, görev
• -Jurisdictional immunity: Yasal dokunulmazlık
• -Justice: Adalet
• -Justify: Haklı çıkarmak
• -Kashmir issue: Keşmir sorunu
• -Keep currently informed: Sürekli bilgi edinmek
• -Keep the matter under review: Dikkatle izlemeyi sürdürmek
• -Kellog-Briand Pact: 1928′de kabul edilen ve uluslararası silahsızlanmayı öngören sözleşme
• -Key disputes: Başlıca sorunlar
• -Key of the situation: Meselenin anahtarı, çözüm yolu
• -Kidnap: Kaçırmak, fidye için alıkoymak
• -Knowledge: Bilgi, malumat
• -Knuckle under: Teslim olmak
• -Kosovo Force: Kosova barış gücü
• -Kosovo İssue: Kosova sorunu
• -KDP: Kürdistan Democratic Party (Kürdistan Demokratik Partisi ki Mesut Barzani partinin lideridir)
• -Labour: Çalışma, iş, emek
• -Labour force: İşgücü
• -Lack of majority: Herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması
• -LAİCİSM: LAİKLİK
• -Land: Memleket, ülke
• -Landlocked: Denize kıyısı olmayan kara ülkesi
• -Lap: İktidar
• -Large scale: Geniş kapsamlı
• -Latter: Zaman olarak daha sonra meydana gelmiş olan
• -Lawful: Kanuni
• -Lawless: Yasadışı, kanunlara aykırı
• -Lead up: -ye neden olmak, -ya yol açmak
• -Leader of the opposition: Muhalefet lideri
• -Leadership: Yöneticilik, liderlik
• -Leading: Başlıca,belli başlı
• -Least developed countries: Az gelişmiş ülkeler
• -Legal adviser: Hukuk danışmanı (kardeşim reeves:))))
• -Legalization of documents: Belgeleri tasdik etme
• -Legislate: Yasama, kanun yapma
• -Legislative assembly: Yasama meclisi, parlamento
• -Legitimate: Yasal, kanuni
• -Liberation movements: Bağımsızlık hareketleri
• -Liberty: Özgürlük, bağımsızlık
• -Link: Bağ, bağlantı
• -Littoral states: Kıyı devletleri
• -Local administration: Yerel yönetim
• -Long term: Uzun vadeli
• -Lost of credibility: Güven kaybı
• -Maastricht Agreement: Maastricht Antlaşması
• -Magnitude: Büyüklük, önem
• -Maintenance: Sürdürme, devam ettirme
• -Majority opinion: Çoğunluk görüşü
• -Management: Yönetim, idare
• -Manner: Yöntem, tarz
• -Market: Pazar
• -Market price: Piyasa fiyatı
• -Martial law: Sıkıyönetim
• -Martyr: Şehit
• Mass media: Kitle iletişimi
• -Matter of fact: Olgu, vaka
• -Mean: Araç, vasıta, yöntem
• -Meddle in domestic affair: Bir devletin içişlerine karışma
• -Meeting: Toplantı, oturum
• -Middle East question: Ortadoğu sorunu
• -Mid-term: Orta vade
• -Migration: Göç
• -Migrant workers: Göçmen işçiler
• -Military base: Askeri üs
• -Military zone: Askeri bölge
• -Minimum price: Asgari fiyat
• -Minister: Bakan
• -Ministry: Bakanlık
• -MİNİSTRY OF FOREİGN AFFAİRS: DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AHH AHHHHHH:))))
• -Minor party: Azınlık partisi
• -Minority: Azınlık
• -Misconduct: Kötü yönetim
• -Misinterpretati
• -Misunderstand: Yanlış anlamak, yanlış yorumlamak
• --Misuse: Suistimal, kötüye kullanma
• -Mobilization: Seferberlik
• -Modernization: Çağdaşlaşma, modernleşme
• -Monetary unit: Para birimi
• -Monopoly: Tekel
• -Montreux Convention: 20 Temmuz 1936′da imzalanan Montrö Antlaşması
• -Monument: Anıt, heykel
• -Most appropriate: En uygun, geçerli
• -Motion of confidence: Güven oylaması
• -Move an amendment: Değişiklik önerisinde bulunmak
• -Multicultural: Çok kültürlü
• -Multifaced problem: Çok yönlü sorun
• -Multilateral: Çok taraflı, çok uluslu
• -Multinational: Çok uluslu
• -Mutual guarantees: Karşılıklı güvence vermek
• -Nation: Millet, ulus
• -National: Ulusal
• -National anthem: Ulusal marş
• -National assembly: Ulusal meclis
• -National boundaries: Ulusal sınırlar
• -National income: Ulusal gelir
• -National interest: Ulusal çıkar
• -National power: Ulusal güç
• -National security: Ulusal güvenlik
• -National self determination: Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı
• -National unity: Ulusal birlik
• -Nation’s verdict: Halkın kararı, kamuoyunun kanaati
• -Navy: Donanma
• -Negociate: Müzakere etmek
• -Negotiant: Müzakereci
• -Neighbouring countries: Komşu ülkeler
• -Neutrality: Tarafsızlık
• -New round of talks: Yeni tur görüşmeler
• -Nominate: Aday göstermek
• -Nominee: Aday
• -Non committal: Çekimser, tarafsız
• -Non member state: Üye olmayan ülke
• -Non intercourse: Bir devletin başka bir devlet ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kesmesi
• -Non self governing countries: Kendi kendini yönetemeyen ülkeler
• -Notice, notification: İlan, bildirim, duyuru
• -Nuclear free: Nükleer silah ve maddelerden arındırılmış toprak
• -Nuclear installation: Nükleer tesisler
• -Obey: İtaat etmek, boyun eğmek
• -Object: Muhalefet etmek, karşı gelmek
• -Objection: İtiraz, ret
• -Obligation: Yükümlülük, zorunluluk
• -Obligatory: Gerekli, zorunlu
• -Oblivion: Af, genel af
• -Obvious: Apaçık, aşikar
• -Occasion: Fırsat, vesile, sebep
• -Occupy: İşgal etmek, zapt etmek
• -Off the record: Gayri resmi olarak, yayınlanmaması kaydıyla
• -On equal footing: Eşit zeminde, eşit koşullarda
• -Open up to the world: Dünyaya açılmak
• -Opening of the debate: Tartışmanın açılması, tartışmayı başlatma
• -Opening sitting: Açılış oturumu
• -Opinion: Görüş
• -Opinion matter: Görüş meselesi
• -Opportunity (occasion): Fırsat, vesile
• -Opposition parties: Muhalefet partileri
• -Oppressive regimes: Baskıcı rejimler
• -Order of priority: Öncelik sıralaması
• -Ordinary session: Olağan oturum
• -Organ (unit): Heyet, idari birim
• -Original members: Asil üyeler
• -Outlines (headlines): Taslak, ana hatlarıyla belirleme
• -Outlooks: Bakış, görüş tarzı
• -Overlook: Gözden kaçırmak, dikkatinden kaçmak
• -Overseas countries ve territories : Deniz aşırı ülke ve topraklar
• -Overthrow: İktidardan düşmek
• -Own resources: Öz kaynaklar
• -Ownership of land: Toprak mülkiyeti
• -Palestine Question: Filistin sorunu
• -Paraphrase: Açıklama, açıklık
• -Participation: Katılım
• -Parlimentary regime: Parlamenter rejim
• -Partly: Kısmen, bir dereceye kadar
• -Partnership: Ortaklık
• -Pass the amendment: Herhangi bir yasa maddesindeki değişikliğin parlamentodan geçmesi
• -Pay special attention: Özel bir önem vermek
• -Pay tribute: Kutlamak, onurlandırmak
• -Peacemaking: Ara bulma, uzlaştırma
• -Penetrate: Nüfuz etmek, etkisi altına almak
• -People’s assembly: Halk meclisi
• -Per annum: Her yıl yapılan
• -Per annum session: Yıllık olağan toplantı
• -Per capita real income: Kişi başına reel gelir
• -Periodic review: Periyodik kontrol
• -Periodical publications: Periyodik yayınlar, gazete ve dergiler
• -Permanent seat: Daimi üyelik
• -Perspective: Görüş, öngörü
• -Persuade: İkna etmek
• -Petition: Dilekçe
• -Phase: Evre, safha
• -Pipeline: Boru hattı
• -Place of honour: Şeref konuğu
• -Place of residence: Resmi konut
• -Plot: Suikast düzenlemek
• -Point of view: Bakış açısı
• -Political rights: Siyasal haklar
• -Policy: Politika, siyaset
• -Political asylum: Siyasi sığınma
• -Political believes: Siyasi inançlar
• -Political circles: Siyasi çevreler
• -Political regime: Siyasal rejim
• -Political rights: Siyasi haklar
• -Political solidarity: Siyasal dayanışma
• -Political solutions: Siyasal çözümler
• -Political system: Siyasi sistem
• -Politician: Siyasetçi
• -Poll: Oylama, oy verme
• -Polling stations: Oy merkezleri
• -Poor image: Olumsuz imaj
• -Population exchange: Nüfus değişimi, mübadele
• -Population explosion: Nüfus patlaması
• -Pose a threat: Tehdit oluşturmak
• -Position: Mevki, konum
• -Postpone: Ertelemek, geciktirmek
• -Potentials: İmkanlar, olanaklar
• -Power sharing: İktidar paylaşımı
• -Precendition: Önkoşul, önşart
• -Prediction: Beklenti, tahmin
• -Predominance: Hakimiyet, üstünlük
• -Prefer: Öncelik tanımak, tercih etmek
• -Prejudice: Önyargı, peşin hüküm
• -Preparation stage: Hazırlık dönemi
• -President: Cumhurbaşkanı
• -Press conference: Basın konferansı
• -Presumption: Olasılık, ihtimal
• -Prevail: Yürürlükte olmak
• -Previously: Önceden, daha önce
• -Prime Minister: Başbakan
• -Privacy: Mahremiyet, özel
• -Private conversation: Özel ya da dışa kapalı görüşme
• -Privatization: Özelleştirme
• -Privilege: Ayrıcalık, imtiyaz
• -Probability (expectation): Olasılık, ihtimal
• -Proclamation: Halka duyurma, resmi olarak açıklama
• -Production: Üretim
• -Proficiency: Ustalık, beceriklilik
• -Progress: İlerleme, gelişme
• -Prohibition: Yasaklama, men etme
• -Prominent: Önemli, tanınmış
• -Promulgate: Resmi olarak duyurmak (ki bu kelime proclamationla çok benzer:))
• -Proposal: Önerge, teklif
• -Prospect: Beklenti, olasılık
• -Prosperity: Refah, zenginlik
• -Prove: Onaylamak
• -Provide with: Temin etmek, donatmak
• -Province: Eyalet, şehir
• -Provisional: Koşullu, şarta bağlı
• -Public: Halk, kamu
• -Public aids: Devlet yardımları
• -Public indeptments: Devlet borçları (ne kadar aşinayız dimi:)))
• -Public opinion: Kamuoyu
• -Public order (public peace): Kamu düzeni, asayiş
• -Publication: Yayın
• -Pullback: Askeri kuvvetleri geri çekme
• -Purpose: Amaç, gaye
• -Put into effect: Yürürlüğe koymak
• -Qaeda: El- Kaide örgütü
• -Qualification: Nitelik, yetenek
• -Quite so: Elbette, kuşkusuz
• -Racial discrimination: Irk ayrımcılığı
• -Raise a question: Konuyu gündeme getirmek
• -Reactionary: Gericilik, tutuculuk
• -Reactive: Etkinleştirme, faak hale getirme
• -Reassurance: Güvence vermek
• -Receiving state: Ev sahibi ülke
• -Recession: Gerileme, durgunluk
• -Recognition: Tanıma
• -Reconstruction: Yeniden inşa etme
• -Reduction: Azaltma
• -Refrain: Kaçınmak, alıkoymak
• -Refuge: İltica
• -Rejection: Reddetme, kabul etmeme (Amerikan Sineması avukatlarının meşhur sözüü:)))
• -Relationship: İlişki
• -Remission: Muafiyet
• -Renewal: Yenileme
• -Representation: Temsil etme
• -Reprisal: Misilleme
• -Republic: Cumhuriyet
• -Reservation: Çekince:))
• -Residence: Mesken
• -Resignation: İstifa, çekilme
• -Resistance: Direniş, karşı koyma
• -Resolution process: Karar alma süreci
• -Resolutions: Resmi karar
• -Restrain: Engellemek, alıkoymak
• -Restrict: Sınırlandırmak, kısıtlamak
• -Retreat: Geri çekilme
• -Revise: Gözden geçirmek
• -Revolt: İsyan etmek, ayaklanmak
• -Right of asylum: Sığınma hakkı
• -Rule out: Hükümsüz kılmak
• -Ruling party: İktidar partisi
• -Sacrifice: Fedakarlık, özveri
• -Sanction: Müeyyide, yaptırım
• -Saticfactory: Tatminkar, memnuniyet verici
• -Scarcity: Kıtlık
• -Schedule: Planlamak, program yapmak
• -Seal: Mühürlemek, damgalamak, onaylamak (Ünlü Blue şarkısından hatırlayın signed, sealed, delivered I’m yours:))
• -Seat: Yer, makam, koltuk
• -Secretary General of the UN: BM Genel Sekreteri
• -Security: Güvenlik
• -Self confidence: Özgüven
• -Self abnegation: Özveri, fedakarlık
• -Self defence: Meşru savunma
• -Self determination: Kendi kaderini tayin
• -Self sufficiency: Kendine yeterlilik
• -Sentence: Hüküm, karar
• -Session: Oturum, celse
• -Settlement: Uyuşma, uzlaşma, anlaşma
• -Shortage: Açık, noksanlık, eksiklik
• -Short-dated: Kısa süreli, kısa vadeli
• -Similarity: Benzerlik, yakınlık
• -Situation: Durum, vaziyet
• -Society: Toplum, cemiyet
• -Solution: Çözüm, halletme
• -Sovereignty: Egemenlik
• -Specification: Şartname, ayrıntılar, teferruat
• -Spread: Yayılmak
• -Stand by: Desteklemek, arka çıkmak
• -Stability: İstikrar
• -Stand by: Desteklemek, arka çıkmak
• -State: Devlet
• -State visit: Resmi ziyaret
• -Statement: Açıklama, beyanda bulunma
• -Statue: Yasa, kanun, yönetmelik
• -Strengthen: Güçlendirmek, takviye etmek
• -Stress: Vurgulamak, önemle belirtmek
• -Submit: Onayına sunmak, arz etmek
• -Suggest: Önermek, teklif etmek
• -Summit: Doruk, zirve
• -Supplementary: Ek, ilave, tamamlayıcı
• -Support: Destek, takviye
• -Take a stand: Tavır takınmak, tutum belirlemek
• -Take advantage: Avantaj elde etmek
• -Take into account: Hesaba katmak
• -Target: Hedef, amaç
• -Territory: Ülke, memleket
• -Topic subjects: Önemli konular, önemli maddeler
• -Treaty: Antlaşma
• -Troop: Askeri birlik
• -Try to have influence: Nüfuz edinmeye çalışmak
• -Turning point: Dönüm noktası
• -Unanimity: Oybirliği (son günlerin moda kelimesi:))
• -Umconfirmed news: Doğruluğu keisnleşmemiş haber
• -Unconstitutiona
• -Underdeveloped countries: Az gelişmiş ülkeler
• -Underestimate: Küçümsemek, önemini azımsamak
• -Underline: Önemle vurgulamak
• -Underlying causes: Ardındaki sebep
• -Understanding: Anlayış, kavrayış
• -Undertake: Üstlenmek, bir şeyin sorumluluğunu almak
• -Unemployment: İşsizlik
• -Unexpected: Beklenemdik, umulmadık
• -Unfair: Haksız, adaletsiz
• -Unification: Birleştirme
• -Union: Birlik
• -Unprecedented scale: Daha önce görülmemiş boyutta
• -Update: Güncelleme
• -Uprising: Ayaklanma, isyan
• -Urbanization: Şehirleşme, kentleşme
• -Urgency case: Acil durum, olağanüstü durum
• -Use up: Tüketmek, bitirmek
• -Useless: Yararsız, faydasız
• -Utility: Fayda, yarar
* işareti olan kelimeler geçmiş yıllarda Bakanlık sınavında çokça geçen kelimeler, kullanımıyla sıkça karşılaşılan önemli kelimeler.